Seyahatten seyahate kullandığım not defterime not tutarken, son seyahatimin bazı notlarını bloga eklememiş olduğumu fark ettim. Bloga eklenmedikten sonra, not tutmuş olmanın ne anlamı var de mi? Aşağıda…
Tarih: 20 Ekim 2008, Mekan: İstanbul, hayır Amsterdam, hayır hayır Osaka…
Uyumadım elbette. Saat 3 gibi sokağa çıktım. Cepte gayet kısıtlı bir nakit, kredi kartımın limiti ful. Gündüz tarifesi açtırdım, sigarayı bile taksiciden otlandım. Sefil hissediyorum. Bagaj fazla geldi 180 Avro ceza istediler. Cezaya bak, kendi başına bir uçak bileti parası… Vermedim elbette, bagaj böldüm. 512 TL ile 320 dolar aldım. 820 dolarım oldu. Sonra 10 dolarını da yurt dışı çıkış harcı olarak ödedim. Bir sonraki güncellemeye kadar 810 dolarım var şeklinde aldım zihin notumu. İstikamet Japonya… Check-in sırasında kız sordu: “son noktanız Osaka değil mi”? “İnşallah son noktamız olmaz” dedim, buzhane balığı gibi baktı bana. Hmmm…
Uçuşa beş kala Toyoda ile konuştum. Onlarda kalabileceğimi söyledi. Biraz sohbet de ettik. Sonra uçağa binildi. Uçak gecikmesiz kalktı.
Yanıma bir ana kız oturdu. Kızın adı Sena. Emniyet kemerini benim takmam gerekti. Anne entelimsi, ama bir emniyet kemerini takamıyor. Çişimi tuttum çocuk uyanmasın diye. Sonra da uçaktan inişim gecikti velet uyanmadı diye.
Amsterdam havaalanında beykınsız Amerikan kahvaltı ettim: 24 dolar. Sonra bir de bira içtim, o da 13 dolar. Bura hem Hollanda, hem havaalanı. Adamı sikiyler, üstelik 100 dolar bozmadan…
Aktarma amaçlı bile olsa, bu Avrupa’ya ilk gelişim. Medeniyetler beşiği (medeniyetlerin sallanıp uyutulduğu yer yani)… Muasır medeniyetlerin harman olduğu yer. Çok kısıtlı bu Avrupa gözlemimde ilk dikkatimi çeken bütün ayak işlerini koyu tenlilerin yapıyor oluşu. Barda bira servisi yapan kız Afrika kökenli, siyahtı. Komi kızlar muhtemelen Faslı ya da Cezayirli’ydi. Fransızca konuşup Arap’a benziyorlardı. Biri kamusal alanda türban takmıştı, dikkatimden kaçmadı. Kınamak için 10 yeni kuruş bahşiş bıraktım. Atatürk’ü yukarı gelecek şekilde bıraktım ki mesajı alsın. Birazdan da tuvalete çişimle “Tayyip, Ergene Konma Gel Bana Kon!” yazacağım. Çünkü ben Kemalistim. Hatta Ataistim…
Evet ayakçıların hemen tümü koyu tenliydi. Aralarında beyaza bulanıp asimile olmuş birkaç kişi varsa da onları da aksanları ele veriyor zaten. 21. Y.Y. koyu tenlileri olarak hepimiz beyaz adamın hizmetindeyiz.
Belki de bu koyu tenli modern kölelerin içlerinde Kürtler de vardır. Öyle ya, Avrupa’da daha özgürler. Kahve molalarında Youtube’a “biji PKK” temalı videolar upload etmelerine izin veriyor gavur. Mola bitince göt yalama kaldığı yerden devam ediyor. Timsahın dişleri arasındaki artık leşleri temizleyen kuşlar kadar özgür hepsi.