Ortalama Türk insanının tampon hafızası 5 kelimedir. Bu ne demek? Şu demek, 5 kelimeyi aşan cümle kurduğunda, kurduğun cümlenin 5 kelimeyi aşan kısmı dikkate alınmaz. Beğeni kararı ilk 5 kelimeye göre verilir.
Bu bir kapasite sorunu. Üstelik çok ciddi bir sorun. Bu nedenle öldürülenler var. Malın biri “Türk’ün damarlarından boşalan zehirli kan” (bakınız tam beş kelime) diye başlayan bir cümle kurduğu için sokak ortasında güpegündüz vuruldu bu memlekette. Öküz. Yıllardır bu ülkede yazı yazıyorsun. Üstelik yazdığın gazetenin yayın müdürü felansın, hala halkını tanıyamamışsın. Adamımız bu beş kelimeden sonra cümlesini yaklaşık yarım sayfa kadar daha devam ettirip, özünde Türk’ü kırmayacak bir nihayete bağladıysa da bu onun sokak ortasında kahpece vurulmasının önüne geçemedi. Neden? Tampon hafıza. Çünkü ortalama bir Türk ancak okuduğu cümlenin ilk 5 kelimesini anlayacak zekaya sahiptir (tarhana, ekmek, makarna, -hele de bu örnekteki gibi lazsa kuymak, kara lahana ve saire ve saire)…
İşte bu nedenle beş kelimeyi aşan cümleler Türk’ün programcı diliyle “buffer overrun” (kısa süreli bellek taşması) yaşamasına ve önceden tahmin edilemeyecek davranışlarda bulunmasına neden olur. Benzer bir nedenle (“Türk milletinin yüzde altmışı aptaldır” şeklindeki beş kelime yüzünden) Aziz Nesin’in kaldığı otel yakılmıştır mesela. Olay, özellikle de olayın nedeni, son derece komik olmakla birlikte, sonuçları son derece trajiktir. Özellikle de o otel yangınında göte gelen merhum kişilerin yakınları açısından.
Ben bunu bundan on küsur sene önce bir Şile otobüsünde fark etmiştim. Bir gün önce Freddie Mercury ölmüştü ve ben de Şile otobüsünde, haliyle Şileye giderken, Cumhuriyette kendisi ile ilgili haberi okumaktaydım (demek ki tarih tam olarak 25 Kasım 1991’di). Önümde çok tatlı, aşık bir çift vardı. Tam çifte kumrular. Böyle arada “bir adaya düşsen yanına alacağın üç şeyin üçü de bana girsin mi aşkımmmm?” şeklindeki anlamsız ama sevgi dolu soruları, “hayatıııım”, “canııııım”, “bi taneeeem” şeklinde (ancak flört döneminde kullanılıp daha sonraları ömür boyu rafa kaldırılan sevgi dolu) hitaplarla biten cümleleri geliyordu kulağıma. Öpüşüp koklaşıyorlar falan. Ama haliyle Şile otobüsü yarı yarıya laz, kalan yarısı da memleketin sair kesimlerinden dallamalardan ibaret olduğu için, bir süre sonra “öpüşmeyin lan otobüste, aile var amına koim” şeklinde itirazlar dillendirildi. Aaa baktım bayağı bayağı linç edecekler genç çifti. Hem aile ne lan? Bunlar da aile. En azından aile adayı. Üstelik topunuzdan da daha sağlıklı aile materyali olarak gördüm ben bunları. Seviyorlar sevişiyorlar anasını satayım. Ben kafamı Cumhuriyetten kaldırıp, o anda okumakta olduğum Freddie Mercury biyografisinin de gazıyla, böyle ancak Cumhuriyette yayınlanacak uzuuuun bir cümle sarf etmiştim kalabalığa karşı (ki şu an hatırlamıyorum ama Freddie çarpsın amacım genç çifti desteklemekti). Aaa otobüs ahalisi susup yatışacağına, kısa bir süre durup düşündükten sonra, “evet ya, ayıptır kardeşim… bidi bidi” diye devam etmesin mi? Lan benim o cümleyi kurarkenki amacım genç çifte destek olmaktı esasen… Siz nasıl oldu da beni kendi tarafınızda algıladınız? Bilemedim. Sonra o sonbahar günü, Şile’ye indiğimde, Karadeniz’in Şile sahilini döven dalgalarına karşı bir bira ve bir tavuk şiş söyleyip derin derin düşündüm bu olayı. Ve karar verdim ki, Türk insanı uzun cümle anlama kapasitesine sahip değil. Kısa, öz ve net olacaksın.
Aranızda buna hala inanmayanlar varsa Fanatik, Posta, Akşam, (lanet olsun) Taraf gibi herhangi bir berberde bulunabilecek gazeteleri bir gözden geçirsin. Ne demek istediğimi derhal anlayacaksınız. Standart 5 kelimelik cümleler ve –kısaltılamamışsa, 5er kelimelik yan cümlelere bölünmüş, abartılı noktalama işaretleri ile sonlandırılıp arada okurun nefes almasına ve beyne ekstra kan gitmesine imkan veren ikişer satır başı bırakılmış birden fazla kısa cümleden kurulu uzun cümleler. Türk gazetelerine özgü bir anlatım biçimi. Misal:
Moda her vesileyle başbakana saldırmak…
Erken kalkan oturup taşlama yazıyor…
Kursağından helal lokma geçmemiş bebeler…
Utanmadan iktidara saldırıyorlar!
Neden???
Çünkü değirmenin suyu kurudu…
Artık kolay para kazanamıyorlar…
Şerefsizler…
Bunlardan bir tanesi…
Kanı bozuk…
Şerefsiz gavur uşağı…
Hiç utanmadan…
Gitmiş “The Tayyip” diye site almış…
Gey seks oyuncakları mağazası…
Tayyip markalı gey dildo satıyor…
Bildiğin ibne oyuncağı afedersin…
Hiç de hicap duymamış piç!
Al sen o dildoyu götüne sok…
İbne…
Eğer ki ben “The Tayyip” Markalı ve “Bizde Her Puştluk Mevcut” sloganlı Gay Sexshop’u projemi hayata geçirmeye karar verirsem, benim hakkımda buna benzer bir köşe yazısı da okursunuz. Muhtemeldir.
Aslında sizin benim gibi aydınlanmayı savunan, pozitif bilim yazan, iktidarın ülkeyi bürüdüğü taassubu eleştiren, tüm bu deli zırvalarından ve gelişmemiş beyin ifrazatından rahatsız kişiler de bunu örnek almalıyız. Maalesef, malzeme budur. Buna izah edeceksin. O nedenle “bu”nun anlayacağı şekilde izah etmek zorundasın.
Yani misal…
Varlık barışı…
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen…
Eroin kaçakçılığı yapan…
Esrar satan…
Rus kadınları fuhuşa getirip…
Türk’ün yuvasını yıkan…
Torbacısının…
Uyuşturucu tacirinin…
Pezevengin…
Silah kaçakçısının…
Terör örgütü mensubunun…
Parasını aklayıp, “temize” çıkması için…
Düşünülmüş bir kılıftan ibarettir.
Böylesi bir puştluğu!
Vatana hizmetmiş gibi…
Sana bana lanse eden AKP,
Şerefsizin önde gideni,
Bayrak taşıyanıdır.