Skip to content

Masal Masal Matitas Diyanet İşleri Başkanının Götü Tas

Gavurcada “apologetic” diye bir laf var. Bele… ezikle, özür dileyen arası, pişmanla mahçup arası bir anlama geliyor. Hani bişiden utanan demek annıyon mu? Yani bi bok yemiş, kendi de o bokun farkında olup, bir kelime eksik konuşan kişi(ler) demek. Son zamanlarda “apologetic” müslümanlar türedi. Herif islamın barış dini olmadığının farkında. Herif (veya karı) islamın kadın düşmanı bir din olduğunun farkında. İslamın barbar dini olduğunun çok net farkında. Ama bir taraftan da öyle olmasın istiyor. Bak, “öyle olmasını istiyor” değil. Öyle olmasın istiyor. Yani istiyor ki islam barbar dini olmasın, kadın düşmanı olmasın, terör dini olmasın.

Bunlar ayetleri, hadisleri kafalarına göre yorumlayacak kadar ileri gidiyorlar. Şimdi, diğer dinler için “o dinler değiştirildi, değiştirilmeyen bir tek islam var ehi ehihihi ehiihi” diyen yavuşaklar, hiç utanmadan, meal diyor, tefsir diyor, fetva diyor, bok diyor, sik diyor, “aslında öyle demek istemedi, cenabı allah çok kral adamdır da söylemek istediğini net ifade edemiyor, müsaadenizle ben allahın kelamını düzeltip size aktarayım” diyor. İslamı değiştiriyor. Revize ediyor. Allah mı mal diyorsun, söylediğini net ifade edemiyor? Yoksa bize mi “siz malsınız” diyorsun, söylenileni anlamıyoruz? Artist!

Bu romantiklerin başını da İhsan Eliaçık abimiz çekiyor. Ne yalan söyleyeyim, İhsan Eliaçık görece düzgün bir müslüman. Yani diğer müslümanlara kıyasla, çok düzgün bir adam. En azından, sanmıyorum ki çocuk siksin. Ama… İhsan Eliaçık’ın (ondan önce de Yaşar Nuri Öztürk’ün) yorumu islam değil aga. Muhammet, İhsan Eliaçık’ın islam yorumunu duysa, “şunu bi akşam gezmesine falan çıkarın, parfümüne iltifat edin, biriniz sarılsın, diğerleri kahpece bıçaklasın” derdi. Yapmışlığı vardır! İnanmayan araştırsın: Kab İbnul Eşref. Üzgünüm bebeğim. Senin peygamberin bu tür cinayete azmettirme, gasp, hatta çocuk tacizi tecavüzü gibi yüz kızartıcı suçları canı sıkıldıkça işlerdi. Neyse, konu o değil.

Konu günümüz “apologetic” müslümanlarının islamı revize etme çabası. Bu çaba son derece beyhude bir çaba. Zira islam ve/veya kuran öyle revize edilebilir şeyler değildir. O nedenle de islam yok olmaya mahkumdur. Belki yarın, belki 5 sene, belki 100 sene sonra zaten islam diye bir şey kalmayacak. İslam sadece azılı teröristlerin “inandığı” sapık bir inanç sistemi olarak yer altında varlığını sürdürecektir. Şöyle ki:

Hristiyanlık misal, bu dilemma ile zamanında karşılaşmış –hatta yer yer halen karşılaşıyor, üzerine düşünmüş ve kendini çağa uyarlamaya karar vermiş –zira adamlar akıllı. Adamlar “insanlığın kolektif zekası ile uyumlu olmayan öğretiler (tıpkı Hammur Aaabi’nin göze göz dişe diş kanunları veya Atilla’nın barbarlıkla ülke fetheden cengaverliği gibi) yok olmaya mahkumdur” öngörüsünde bulunmuşlar. Bakmışlar kölelik tarihe karıştı, kölelikle ilgili revizyonlar yapmışlar. Bakıyorlar bugün günümüzün ahlaki sisteminde eşcinsellik normal karşılanıyor, adamlar ona göre revizyonlara gidiyorlar. Bu tip revizyonlar önce hoşgörü göstermek suretiyle yapılıyor (“bunları tanrı bilir”, “kimsenin kimseyi yargılamaya hakkı yoktur”, “tanrı katında herkes eşittir”, “tanrının yarattığı her şeyi sevmek lazım” vs. gibi), ardından yorum/tefsir düzeyinde kabul görüyor ardından da uygulamaya geçiriliyor. Hristiyanlıktaki İsa imajı belirli dönemlerle yenileniyor, revize ediliyor. O bugün tanıdığımız çok efendi, çok temiz, ağzına vur lokmasını al İsa imajı aslında çok yeni. Hristiyanlıkta, insanlığın kolektif zekasındaki ve ahlak sistemlerindeki ilerleme doğrultusunda yeniden şekillendirilmiş bir İsa (yani tanrı) imajı ile karşı karşıyayız. Bu bağlamda, Hristiyanlık insanlık açısından umut vaat ediyor. İlle de peri masallarına inanacaksa birisi (bak inansın demiyorum, “ille de inanacaksa” diyorum), o vakit bence Hristiyanlığa inansın, en azından Hristiyanlıkta o taassup, o tutuculuk yok. Belirli bir ilerleme, insanlığın kolektif zekasına uyum sağlama çabası var. Ama islamiyette o yok. Bu iki din arasındaki bu temel fark da, iki dinin “uyduruluş” biçimleri arasındaki farktan kaynaklanıyor.

Bir kere her iki din de kötü niyetli insanların elinde oyuncak olmuş şimdiye kadar. Ona bir sözüm yok. Ortaçağın engizisyon hakimleri ve ruhban sınıfı siyasi emelleri için çatır çatır insan yakmışlar, işkence yapmışlar, haçlı seferleri vs. organize edip dünyanın anuna koymuşlar. Tıpkı bugün imam hatip mezunu liderlerin çıkıp da “kendisi alevi biliyorsunuz” veya “bunlar alevi, bunlar yezidi, bunlar tinerci” diye milleti babalayıp halkı birbirine kırdırmak istemesi veya malın önde gideni bir takım müslümanların sivillerin yaşadığı ticaret merkezlerine uçak sokması, beş kilo c4 kuşanıp pazar yerlerinde kendilerini havaya uçurup beraberlerinde kadın, çoluk, çocuk demeden yüzlerce kişi de öldürmesi, Sivas’ta toplanıp insanları sırf “onların inandığı görünmez adama” inanmıyorlar diye canlı canlı yakması gibi, Hristiyanlık da zamanında (hatta eskisi kadar olmasa da bugün bile hala) akla, mantığa ve vicdana çok aykırı hareketler yapmıştır. Bunlar da münferit olaylar değil, sistematik olaylardır; bunların kökeni dinin içindedir (yani bunlar dinin doğası gereği gerçekleşen olaylardır ve dolayısıyla da o dini eleştirmekte çatır çatır argüman yapılabilir olaylardır).

Ama konuya, yani Hristiyanlık ve islamiyet’in uyduruluş biçimleri arasındaki farka dönersek: Hristiyanlık bir kere ruhban sınıfının uydurmuş olduğu bir şeydir (insanlığın kolektif zekası İsa adında birinin tarihte hiç yaşamadığını gösteriyor – daha doğrusu, yaşadığını destekler hiçbir tarihi delil yok). Benim şahsi kanaatim Hristiyanlığı uydururken ruhban sınıfı iyi emellere hizmet ediyordu (insanlar doğruyu yanlışı bilsin, bir ahlak sistemi oluşsun, insanlarda ilahi adalet bilinci / tanrı korkusu olsun, kimse çalmasın, çırpmasın vs.). İslamiyette ise durum tamamen farklı. Muhammed gerçekten yaşamış ve islamiyeti “uyduran” da bizzat kendisi. Ama islamiyetin çıkış noktası Hristiyanlık gibi masum değil. İslamiyet ilk günlerinde yani bizzat muhammed tarafından uygulandığı günlerde de tıpkı bugünkü gibi bir terör diniydi. Muhammed islamı zaten siyasi güç sahibi olmak için uydurdu. Hatice’nin parasıyla bir yere kadar saygınlık edindi ama gözü daha yükseklerdeydi. O da çevresindekilerin batıl inançlarından faydalanarak bir din kurdu ve bu dini bir siyasi araç olarak kullanarak bu din sayesinde kendisine bir devlet kurdu, o devletin başına geçti. Bunu yaparken gerçeklerin farkında olup da kendisini eleştiren şair ve entelektüel kesimi katlettirdi, kendine itaat etmeyen kabileleri çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden kılıçtan geçirtti. Sürekli kendine yeni (ve her seferinde daha genç – artık giderek çocuk yaşta) eşler edindi.

Kısacası -müslüman gardaşlar, balonunuzu patlattığım için üzgünüm- islamiyetin çıkış noktası (Hristiyanlıktan farklı olarak) iyi niyet, sevgi, barış değil cinayet, terör, sapıklık (kadına ve sekse düşkünlük) ve pedofili gibi şeytani bir takım şeylerdir. Yani balık baştan kokmuştur. Dolayısıyla, islamiyeti revize etme, içerisindeki kadına kötü muamele, kölelik müessesesi, cinsi sapıklık, şiddet, cinayet, terör ve benzeri gibi şeytanlıklardan arındırarak onu daha insancıl ve daha vicdanlı ve herkesi kucaklayan bir sevgi dini haline getirme çabası yukarıda açıkladığım nedenlerden ötürü “beyhudedir”. Taptuk Emre gibi, Yunus Emre gibi, Hacıbektaş Veli gibi, Kul Nesimi gibi Yüce Türk Milletinin güzel ahlakı ile yetişmiş sayısız Türk mutasavvıfı arabın sapık dinini adam etmeyi binlerce yıl denemiş ama islamın özündeki şeytanlıkları temizlemeyi başaramamıştır. Biri bunu İhsan Hocama anlatsın.

Peki ne olacak? Her vicdan sahibi insan gibi İhsan Hocam da -bu konuya kafayı takan başkaları da- muhammed’in hayatını ve “amellerini” iyice okuyup araştırdıktan sonra bir süre bir kişilik çatışması yaşayarak (bencileyin) islam’dan soğuyacak, islamdan çıkacak. Vicdan sahibi herkes bunu yaptığında da, islamiyet olması gerektiği gibi, artık sadece teröristlerin inandığı bir din haline gelecek ve ya iyice kültleşip kendiliğinden yok olacak ya da sapıklıkları, cinayetleri, insanlığa karşı işledikleri suçlar artık vicdan sahibi insanlara “tak” dedirtecek ve kendilerini biz vicdan sahibi (sapık olmayan, normalde katil olmayan, hırsız olmayan, kısacası müslüman olmayan normal insanlar) yok edeceğiz –ki günümüzde de dikkat edin bu ikisi birlikte yaşanıyor: bir yandan islam coğrafyası olan Ortadoğu cadı kazanı gibi kaynarken, diğer taraftan islam ülkelerinde ateist / agnostik oranı tarihte görülmemiş bir hızla artıyor. Yani islam out!

O yüzden, bir agnostik ateist olarak, herkese naçizane her daim verdiğim bir nasihati sizlere de vererek bağlamak istiyorum: “dininizi öğrenin. kuranı okuyun. Hadisleri (bilhassa Buhari ve Müslimi’nin sahih hadislerini) okuyun, öğrenin. Muhammed’in hayatını öğrenin”. Yeterince bilinçli bir müslüman olduğunuzda zaten dinden çıkacak ve evrilip “insan” haline geleceksiniz. Ve “apologetic” müslümanlara sorun: “Hocam madem olan bitenin farkındasın, ne bok yemeye hala müslümansın”?

Unutmayın: sükut ikrardandır!