Halen gelmiş geçmiş en iyi Rus şairi olarak tanınmasının yanında, modern Rusçanın da yaratıcısı olduğu söyleniyor Puşkin’in. O olmasaymış Rusça bugünkü kadar romantik, melodik ve zengin olmazmış. Kendisi ayrıca günlük Rus dilini edebiyata kullanan ilk şair ve yazarlardan.
Aristokrat, kültürlü ama parasız bir ailenin Moskova’da doğmuş çocuğu. Anne tarafından büyük dedesi, Çar Peter’in sadık bir hizmetkarı ve Afrika kökenli. O nedenle saçları kıvır kıvır, dudakları irice Puşkin’in. Ve burnu da kalbi kadar kocaman. “Her kadın bir Rus ozana aşıktır” diyorlar buralarda; belki de Puşkin yüzünden.
1833’de nazım olarak yazdığı Yevgeni Onegin isimli romanı halen Rus edebiyatının en önemli eseri kabul ediliyor. Yevgeni kafayı sıyırmış bir mirasyedi. Amcasından kalan parayla kırsala yerleşiyor. Orada Tatyana adında taşş gibi bir hatun aşık oluyor bu salağa. Yevgeni iyi bir koca olamayacağını düşündüğünden reddediyor kadının aşkını. 3 yıl sonra Tatyana bir prensle evleniyor. Bu sefer Yevgeni Tatyana’ya aşkını ilan ediyorsa da Tatyana “Geçti Minsk’in pazarı, sür eşşeğini Donetsk’e diyor” Yevgeniye. Yevgeni yevgenemiyor. Puşkin anlatınca hüzünlü, başkası anlatınca mal bi hikaye işte.
Puşkin 1829’da Natalya isimli, 16 yaşında bir afetle tanışıyor ve iki yıl sonra evleniyor bu kadıncağızla. Natalya bir tanrıça kadar güzel ve Puşkin’in aristokrat çevresinde birden popüler oluveriyor. Natalya’nın çağırılmadığı davet yok gibi. Kısa bir süre sonra Puşkin’in bacanağı Baron George d’Anthès ile adı çıkıyor Natalya’nın. Puşkin Corcu tokatlıyor sarayda, düelloya davet ediyor. İlk ateş eden Corc oluyor, Puşkin ağır yaralı, ateş ediyorsa da kurşun Corcu sıyırıyor. Kurtaramıyorlar Puşkin’i, ölümü bu kadar boktan oluyor.
Puşkin öldükten sonra Çar flörtöz Natalya’ya maaş bağlıyor ve Corcu Rusya’dan siktir ediyor. Gizlice gömdürüyor Puşkin’i ki cenazesinde ayaklanma falan çıkmasın. Zira halk o derece seviyor ozanı.
Mezar taşına şöyle yazmıyorlar:
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi;
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi,
Kah ürkeklik, kah kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
(Türkçeleştiren: Ataol Behramoğlu)