İki gün önce 27 dereceydi, güneşliydi. Dün birden bulutlandı hava, soğudu. Gündüz 15 derece, akşam 10… Eminim güneş gene yaz güneşidir. Yukarılarda bir yerlerde, bu coğrafyaya hala dik (dik değilse de dikimsi) düşme gayreti içerisindedir. Ama kara kara yağmur bulutları çağanoz gibi yampiri yampiri gelip giriverdi güneşle aramıza. Kömür deposu boşaldı işte Kiev’e sonbahar geldi… Tırı nım nım tırı nım nım…
Biz İstanbul’da, İstanbul’un havası için orospu karı gibidir, ne zaman ne yapacağı bilinmez deriz. Niye öyle deriz, onu da anlamam. Oysa, orospu karının ne yapacağı, normal bir kadına kıyasla çok daha “tahmin edilebilirdir” –öyle ya, bastırırsan parayı, alırsın… Oyunun kuralları bellidir. Esas ne yapacağı belli olmayan, namuslu, iffetli, düz, sıradan, normal kadınlardır. Onları hiç kimse, hatta kendileri bile anlamaz, ne yapacaklarını kimse önceden bilemez –de konu o değil… Asıl konu İstanbul’un havasının bir öyle bir böyle olması, Kiev’in havasının ise İstanbul’dan bile şöyle böyle olması.
Dün sabah erken kalktım, çevirime oturdum. Bir yandan sigara tüttürüp bir yandan çevirimi yaparken lakkadanak sigara bitti. Sigarasız çeviri yapamıyorum; kalktım çektim ayağıma parmak arası terlikleri, giydim şortumu, kısa kollu gömleğimi, çıktım baktım, lan… Hava soğuk. Hem de nasıl soğuk. Baktım millet, nereden haber almışsa almış, uzun kollularla, montlarla geziyor. Bana uzaylıymışımcasına bakıyorlar. Dün 27 derece ve yazken bugün 12 derece ve sonbahar olacağını nasıl anladı lan bunlar? Kasada az çok muhabbetimiz olan kasiyer kıza “nası lan? niye ki?” diye sordum; “penceren var mı? açıp bir bakmayı dene. Normal insanlar öyle yapıyor” cevabı aldım… Ukala karı. Madem o kadar zekisin, saati 1 dolara kasiyerlik niye yapıyon?” diye sormadım -lazım olur 🙂 Neyse, dona dona aldım sigaramı, döndüm eve. Açtım masaüstüne “BlogaYaz” isimli bir sayfa, yazdım içine: Mevsim Sonbahar…