Eğil de Haluk Kafana Çöğdürsün

Yıl 1994. İÜ’de öğrenciyim. Bir yandan da Sultanahmet’te bir otelde gece resepsiyonculuğu yapıyorum. Otelde Nesrin adında İranlı genç bir kadın konaklıyor. İran’da ailesinin durumu iyiymiş. Bunu İngilterelerde okutmuşlar. Kız su gibi İngilizce biliyor. Sonra ne oluyorsa, bu kız (veya kocası) rejimle ters düşüyor (*). (*) O yıllarda, İran’daki islami diktatörlükten[…]

Continue reading …

Boğulma Tehlikesi

Girmeyelim bana pek bebek Sularım derindir Soğuktur Huyum daha bir soğuk Hem dalgalıdır Hem sığlıklarımdan kum çekilir Dibimdeki her kayanın altında ayrı bir musibet Akıntılarım binlerce zehirli yaratık taşır koylarıma Enginlerimde yırtıcılar dolaşır Kayalıklarım desen, gayet tekinsiz Kaç kadın boşluğa bıraktı kendini oralardan Geceleri ruhları sahilimde toplaşır Burunlarımda tek gecelik[…]

Continue reading …

Rusya’ya mı yerleşmeli?

Eskiden, hele de akşam 9’da, hele de bugünkü gibi ne sıcak ne serin, dört dörtlük bir havada, bu caddede binlerce insan olurdu. EuroMaidan dediler, Avrupa Birliği dediler ülkenin anasını sittiler. Savaş korkusuna Yahudiler İsrail’e, Rus yanlıları Rusya’ya, AB yanlısı Ukraynalı’lar da Polonya’ya kaçtı. Hemen hiç turist yok (olanlar da tek[…]

Continue reading …

Mevsim Sonbahar…

İki gün önce 27 dereceydi, güneşliydi. Dün birden bulutlandı hava, soğudu. Gündüz 15 derece, akşam 10… Eminim güneş gene yaz güneşidir. Yukarılarda bir yerlerde, bu coğrafyaya hala dik (dik değilse de dikimsi) düşme gayreti içerisindedir. Ama kara kara yağmur bulutları çağanoz gibi yampiri yampiri gelip giriverdi güneşle aramıza. Kömür deposu[…]

Continue reading …

Chernigiv mi Chernigov mu?

Cuma Akşamı Özgür “hadi” dedi “Chernigov’a gidelim”. Chernigov(*) Kuzey Ukrayna’da, Kiev’e yaklaşık 150 kilometre mesafede bulunan 350 bin kadar nüfuslu bir şehir. Aslında bana kalsa kasaba… Şirin bir yer. Orman, nehir, başka da pek bir nane yok gibi. Özgür’ün bir arkadaşı gece kulübü açıyormuş Chernigov’da, Özgür ona takılacak. “Mekan sahibi[…]

Continue reading …

Alkolden Uzak, Tarrak Gibi Yaşamak…

Hallukh usta 6000 sene öncesinin İran’ında, Persepolis’te taş ustasıydı –elbette askere alınmadığı, sefere neyin gitmediği, sivil takıldığı nadir zamanlarda… Akşama kadar çift ş’yle eşşek gibi çalışır, akşam evine döner şarabını açar, tek f’yle efendi gibi stres atardı. O zamanın karıları dırdır yapmazdı.

Continue reading …

Yeni Temayla, Yeniden

2010’da yazmayı bırakmıştım. 2013’de tekrar başlayayım dedim ama arkası gelmedi. İçimden gelmedi. Bugün itibarı ile, yeni bir formata geçiyorum. Fotoğrafa eskisinden daha fazla yer vermeye başlayacağım ama elbette (elimden geldiğince, vakit buldukça) yazılar koymaya da devam edeceğim. Hayırlısı olsun bakalım, evet. Fotoğraf deneme amaçlı konulmuş olsa da altında üstünde bir yerlerinde[…]

Continue reading …

Ölüme Bir Şans Tanıyın!

Bu hafta, feci uyuz olduğum iki şeyden bahsetmek istiyorum. Birincisi, Facebook’taki, doğum günlerinin çetelesini tutmaya yarayan programlar. Son derece anlamsız buluyorum. Doğum günü kutlamasını özel kılan şey, hatırlanmış olmaktır. Her gün girdiğin osuruk bir sitedeki program sana hatırlatıyorsa, ne anlamı kaldı ki?

Continue reading …

Sahibinden Çok Temiz İtikat, Takas Olur…

– Ehm. Öhm. Ehhheheaahhööhm. – Buyur canım, ne istediydin? – Lüsüfıra(*) bakmıştım da ben. – Nideceeen Lüsifır’ı? Türk’sün demi sen? Olm bak, kendisi karı değil, adı da Lusi değil. Facebook’tan adresi alıp geliyonuz, çileden çıkarıyonuz sonra biz uğraşıyoz. Akıllı olun. – Yok ben ruhumu satçam allaan izniyle. – Ha yook.[…]

Continue reading …